15 Eylül'de gerçekleşen törenin ardından, 16. Uluslararası Hrant Dink Ödülü'nün sahibi Rugiatu Neneh Turay'layız. Kendisiyle, Sierra Leone’de yaşadığı toplulukta derin köklere sahip bir geleneği dönüştürme çalışmaları nedeniyle aile üyeleri ve toplum liderleri dahil olmak üzere toplumsal tepkilere rağmen örgütlülük oluşturarak kız çocukları ve kadınlar için kadın genital mutilasyonuna karşı mücadelesini uzun yıllardır cesaretle devam ettirdiği için aldığı 16. Uluslararası Hrant Dink Ödülü'nü konuşuyoruz.
Ö.M.: Evet, bugün bir mülakatımız var; o da Uluslararası Hrant Dink Ödülü sonuçlarından. Hemen ödülün ertesi gününde Açık Radyo'da hiç fırsat kaçırmadan Uluslararası Hrant Dink Ödülü’nü yurt dışından alan Sierra Leone ülkesinden gelen Rugiatu Neneh Turay ile bir toplantı düzenledik. Hoş geldiniz, ‘Most welcome to Açık Radyo’. Siz de adınızı söyler misiniz bir daha lütfen?
Cemre Kumla: Cemre Kumla.
Ö.M.: Evet, Cemre Hanım bize çeviride yardımcı olacak ve bazı sorularımızı da Türkçe soracağız. İkiniz de hoş geldiniz tekrar diyelim.
Ben bir ufak bilgi vererek başlayayım; Rugiatu Neneh Turay, Sierra Leone'un kuzeybatı bölgesinde küçük bir kent olan Lunsar'da doğdu. Küçük yaşta kadın genital mutilasyonuna maruz kaldı. Hem fiziksel, hem de duygusal yaralarla karşılaştı ve bu kişisel deneyim kadın genital mutilasyonunun yıkıcı etkilerini anlama konusunda derin bir etki bıraktı ve değişim için kararlı bir savunuculuk geliştirilmesini sağladı. Kadın genital mutilasyonuna karşı açıkça karşı çıkan ilk topluluk üyesi kendisi. Uygulamanın kadınlar için aynı zamanda bir geçim kaynağı olduğu bu toplulukta, 400 kadını bu işi bırakması için tek başına ikna etmek gibi muazzam bir işi başarıyor. Bu kadınlara alternatif geçim kaynakları yaratıyor ve kendisinin mensubu bulunduğu Bondo topluluğunda geleneksel bir ritüel olan törenin kadın genital mutilasyonuyla özdeşleştirilmemesi gerektiğine dikkati çeken ilk insanlardan biri ve bu törenin aynı zamanda kadınlar için deneyim aktarımı ve güçlendirici bir eylem olduğunu savundu. Geleneği reddetmeden alternatif bir törenin yapılabileceğini de vurguladı.
Şimdi, Sierra Leone'da politikacıların ya da çoğu sivil toplum kuruluşunun öncelikli konusu olmayan yani kız çocuklarının ve kadınların hayatı için zararlı bir uygulama olarak görülmeyen kadın genital mutilasyonuna karşı mücadele için Rugiatu Neneh Turay, 2000 yılında Amazon İnisiyatif Hareketi’ni kuruyor ve kurumun en önemli hedefi, Sierra Leone'da kadınların ve kız çocuklarının %90'ından fazlasını etkileyen bu uygulamanın tehlikeleri hakkında farkındalık yaratmak ve uygulamayı ortadan kaldırmak. Bu alanda saha çalışmaları yürüterek kadın genital mutilasyonunun en yaygın olduğu kırsal bölgelere ve topluluklara ulaşmayı hedefliyor. Yerel kadın grupları ve ağları kuruyor ve epey uzun bir süreden beri yerel ve uluslararası kuruluşlarla birlikte farkındalık eğitimleri yapıyor. Bu mücadelesiyle kendisi topluluğundaki algıları önemli ölçüde değiştirdi ve kadınları bu zararlı geleneğe karşı durmaları için güçlendirdi. Kadın genital mutilasyonuna karşı mücadelede öncü isimlerden biri oldu ve çalışmalarından ötürü birçok kez ödüle layık görüldü - sonuncusu da Uluslararası Hrant Dink Ödülü’ydü.
Rugiatu Neneh Turay’ın kararlı duruşu sadece Sierra Leone'da değil, Afrika'nın genelinde ve hatta dünya çapında kadın genital mutilasyonuyla mücadeleye dair geniş çaplı bir farkındalık yarattı. 2019'da, bundan beş sene önce öncü olduğu kansız geçiş ritüeli genitel mutilasyonunun sona erdirilmesi için çalışan zararlı uygulamalara karşı forum ve pek çok farklı kurum tarafından da kabul edildi.
Kendisinin yaptığı özet bu ve şimdi sorularımıza geçebiliriz herhalde. Ben bir soruyla başlayayım müsaade ederseniz. 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı’nı ziyaret ettikten sonra ödül konuşmanızı baştan düzenlediğinizi söylediniz ödül konuşmasında. Bu nasıl bir dönüşüm etkisiydi, bunu biraz bizim için açar mısınız?
Rugiatu Neneh Turay: Burada olduğum için çok mutluyum, davetiniz için teşekkürler. Öncelikle Hrant Dink Vakfı’na teşekkür ederek başlamak istiyorum. 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı’nda Hrant Dink’in konuşmalarını dinlemek çok etkileyiciydi, kendisi büyük bir etki alanına sahip bir kişiydi. Konuşmalarında kalpten konuşan, dürüst konuşan bir insan olduğunu gördüm.
Hafıza Mekânı’ndaki odalardan bir tanesi özellikle çok etkileyiciydi, deneyim paylaşılan bir odaydı. Odanın içerisinde hem Hrant Dink’in kendi anlatısı vardı, hem de ziyaretçilerin kendi deneyimlerini paylaşabileceği bir alan yaratılmıştı. Beni orası çok etkiledi ve gördüm ki bir kişi artık hayatta olmasa bile işi ve hayatı bu şekilde devam ettirilebilir bunun üzerinden. Bu odayı eve döndüğüm zaman kendi işimde de uygulamayı düşünüyorum ve istiyorum.
Bu oda gösteriyor ki başka insanların hakları için mücadele eden bir kişinin bile bazen ağlayacak bir omuza ihtiyacı olabiliyor. Fakat bu omzun bulunmadığı zamanlarda kendi başına da duygularını ifade edebileceği bir alana sahip olma lüksü var. Hrant Dink’in odada askerlik dönemindeki anılarıyla ilgili bir anlatısı var ve bütün gerekli kalifikasyonlara sahip olmasına rağmen gereken rütbeye atanmadığı hikayesini anlatıyor, bu duygularını orada, odada bizimle paylaşıyor.
Ö.Ö.: İsterseniz buradan ben bir soru sormak isterim; bu mücadele inanılmaz zorluklarla yürüdüğünden eminim ve herkes için çok ilham verici bir mücadele - öncelikle bir kez daha kutlamış olalım. İlk olarak nasıl başladığını merak ediyorum yani kaç yaşında ve ilk kendisini eyleme sevk eden şey neydi, nasıl başladı? İlk yaptığı şey, aktivizme başlamasındaki ilk çıkış noktası neydi?
R.N.T.: Bir aktivist için en önemli şey değişimdir ve değişim kendi içinden başlar, kendi çevrenin içinden başlar. Benim için değişim, aile kurumundan başladı. Benim hayat yolculuğumdaki bu mücadele annemin ölümünden 10 gün sonra ortaya çıktı. Babam önemli bir figür. Bütün ebeveynlerin çocuklarını çok sevdiğini düşünürüm - özellikle babaların, kız çocuklarını çok sevdiğini düşünüyorum. Babamın benim bu ritüele dahil edilmemi kabul etmesi önemli bir noktaydı. Komünitemiz içerisinde bu ritüele ‘Bondo’ deniyor ve Bondo ritüeli bu mutilasyonun aslında yapıldığı ritüel oluyor.
Aktivizm olarak tanımlayabileceğim ilk adım, babamla etkileşime geçmekti. Bondo ritüelinde bana ne olduğunu babama anlattım ve babam açıkça şaşırmıştı, bunun ne olduğunu bilmiyordu daha önce. İkinci etkileşime girdiğim kişi de mutilasyon işlemini uygulayan kadının kendisiydi. Onunla karşı karşıya geldim, deneyimimi anlattım ve bir bıçak çıkarıp onun kulağını kesmeyi teklif ettim. O da korku ifadeleriyle, '’Hayır, neden? Yapma’ dedi. ‘Neden?’ dedim ve acı verici olacağını söyledi. Ben de, benim de acı çektiğimi, artık benden ayrılmış bir parçam olduğunu, bir engelli olduğumu kendisine açıkladım. Bunlar, benim hayattaki bu konuyla ilgili attığım ilk adımlardı.
Babam ile bu karşılaşmamızdan sonra ne yazık ki komünite içerisinde daha fazla kalmama izin verilmedi ve babamın beni uzaklaştırması gerekti çünkü bu ritüelden sorumlu, başlatıcı diye tanımladığımız kadınlar beni daha fazla kabul etmediler. Komşu bir ülkeye gönderildim, orada savaş başlangıcını yaşadım ve erkek kardeşlerimle beraber bir mülteci kampına gittik. Asıl olarak Amazon İnisiyatifi Hareketi’ni mülteci kampında kurdum.
Ö.M.: Hangi savaştan bahsediyoruz, onu da sorabilir miyiz lütfen?
R.N.T.: 11 senelik bir isyan savaşı.
Ö.M.: İç savaş gibi bir durum yani.
R.N.T.: Evet, bir iç savaştı. 11 sene süren bir savaştı bu ve dünyadaki en kötü şeydi çünkü kadınlar, çocuklar katledildi, amputasyonlar gerçekleştirildi, hamile kadınlar şiddete uğradı. Ben oradaki mülteci kampında çok şok edici şeyler gördüm. Düşünürdüm ki mülteci kampına giden bir insanın ilk düşüncesi ne yiyeceği olurdu, çocuklarına nasıl yiyecek sağlayacağı olurdu? Fakat gördüm ki oradaki aileler, ebeveynler, Birleşmiş Milletler'in getirdiği yemek paketlerini yerel halka satıyorlardı ve bu parayla kız çocuklarına bu mutilasyonu uğratmak, bu Bondo ritüeline dahil etmek içindi. Çocuklarını beslemek yerine bu ritüeli önceliyorlardı.
Ö.M.: Bu Gine'de de oluyor değil mi?
R.N.T.: Evet, Gine'de. Gine'de bir kamp var; Kalia Mülteci Kampı. Ben hiç kayıtlı bir mülteci olmadım, Birleşmiş Milletler Kampı'nda da kayıt olmadım fakat kampta ikamet ediyordum. Bunun sebebi de herhangi bir yardıma bağımlı olmak istemedim.
Kampta sürekli insanlara ailelerin yemek paketlerini satması ve kız çocuklarının kesilmesi için bu parayı ayırması hakkında ne hissettiklerini soruyordum. Birleşmiş Milletler görevlilerine de aynı soruları yönelttim fakat ‘Biz bu konuya karışmak istemiyoruz’ gibi cevaplar aldım. Sonrasında o bölgedeki Amerikan Büyükelçiliği'ne gittim ve oradaki sorumlu kişiyle görüştüm. Bu konu hakkında bana nasıl yardım edebileceklerini, nereye yönlendirebileceklerini sordum. Bana yardımcı olurlarsa Sierra Leone'a geri dönüp, bu konu hakkında çalışma yürütmek istediğimi söyledim. Fakat dediler ki, ‘Hayır, mümkün değil, dönemezsin’. Çünkü savaş devam ediyordu. Ben de ısrarcı oldum, onlar da ısrarcı oldular ve bu kadın cinsel organ mutilasyonu Gine'de de yapıldığı için, ‘Lütfen burada kal ve burada çalışmanı yürüt’ gibi bir yönlendirme aldım. 20'li yaşlarımda Amazon İnisiyatif Hareketi de bu şekilde Gine'de kuruldu.
Ö.M.: Korkunç, erken yaşta başlıyor. Evet, peki, bir de şunu da sormak istediyorum; kendisinin, bu kadın genital mutilasyon kesme olayına açıkça karşı çıkan ilk topluluk üyesi olduğu belirtiliyor. Aynı zamanda uygulama kadınlar için bir geçim kaynağı, bunu yapan kadınlar bu işten para kazanıyorlar anlaşılan. Birleşmiş Milletler’in yardımlarından da yararlanıyor. 400 kadını bu işi bırakması için tek başına ikna etmiş ki olağanüstü bir şey bence. Benim sormak istediğim şey şu, konuşmasında da değindi buna; Bondo topluluğunda yani bu kesilme olayları topluluğunda geleneksel ritüel törenin kadın genital mutilasyonuyla özdeşleştirilmemesi gerektiğine dikkat çekiyor - bu çok önemli. Bu törenin aynı zamanda kadınlar için deneyim aktarımı ve güçlendirici bir eylem olduğunu savunuyor ve geleneği reddetmeden alternatif bir tören yapılabileceğini buluyor. Bu alternatif töreni de çok merak ettim.
R.N.T.: Evet, doğru. Bu uygulamayı yürüten, yürütücü kadınlar, ‘Bıraktım, artık daha fazla kesme işlemini uygulamayacağım’ dedikleri zaman bunu kamusal bir açıklama şeklinde yapmalarını istiyorum benim köyümde. Sadece bana gelip, ‘Tamam, ben artık bunu yapmayacağım, haklısın’ demeleri yeterli değil. Geleneksel olarak Bondo komünitesi içerisinde kesme işlemini uygulayan kadınlar, kırmızı ve beyaz bir bez örterler kafalarına ve biz şöyle bir yürütücülüğe geçtik; artık kesme işlemini uygulamayacağım diyen komünite üyeleri, mavi ve sarı bir bez örtüyorlar kafalarına. Bu geçişi yapmayı kabul eden yürütücüler, artık kesme işlem uygulamayacak olanların komünitedeki genç kadınlarla bir eğitim programına katılmalarını istiyoruz ve bu eğitim programına katılan genç kadınların da 18 yaşını doldurmuş olması gerekiyor çünkü bu bir geçiş ritüeli aslında - çocukluktan çıkış ritüeli gibi kurguluyoruz. Bu sebeple 18 yaş uygulamasını getirdik.
Bu kansız ritüelin eğitim aşamasında sağlıkçıları ve tıp hızmanlarını davet ediyoruz. Bunun sebebi de AIDS (HIV) hastalığı - kan ile bulaşan bir hastalık bu ve bu eğitimde hem genç kadınlar, hem de kesme işlemini uygulayan fakat artık bırakmış olan kişiler, sağlıkçılardan HIV'nin nasıl bulaşıcılığı hakkında eğitim alıyorlar. Bütün katılımcılara HIV testi uygulanıyor. Burada da kesme işlemi sebebiyle HIV bulaşmış mı, bulaşmamış mı aslında bunu görmek istiyoruz. Bunu da halktan hala daha Bondo'yu destekleyen kişilere aslında Bondo'nun taşıdığı sağlık risklerini kanıtlamak için kullanıyoruz. Şu ana kadar üç tane kansız ritüel gerçekleştirdik - ilki 2019'daydı ve bu ritüelde üç tane genç kadının HIV taşıdığını ve bunun aslında Bondo ritüelinde kullanılan bıçak sebebiyle olduğunu öğrendik.
Bondo ritüeli ‘Bondobush’ denilen bir yerde yapılıyor yani aslında ormanlık, çalılık bir alan olarak tanımlayabileceğimiz yere kadınlar oraya götürülüyorlar. Bizim kansız ritüelimizin ikinci aşamasında, sağlıkçılarla olan eğitim tamamlandıktan sonra kadınları ve eskiden kesim yapan kadınları yeni ‘Bondobush’lara götürüyoruz. Aslında biz bu Bondobush'larda - buralar eskiden yetişkinliğe geçiş ritüeli olduğu için - kadınlara bir ev nasıl idare edilir, kocana nasıl bakabilirsin, çocuklarına nasıl bakabilirsin gibi eğitimlerinde verildiği bir yerde geleneğe sahip çıkılan bir şekilde aşamalı bir şekilde devam ettiriyoruz. Gidilen yerlerde ağaç ekimi, ağaçlandırma yapıyoruz çünkü unutmamak gerekiyor ki dünyamız şu an ciddi bir iklim kriziyle karşı karşıya ve ormanlarımızın bir kısmını kaybetmiş durumdayız Sierra Leone'da. O yüzden ritüelin bu kısmına iklim kriziyle mücadele edebilmek adına böyle bir ağaçlandırma ekledik.
Aslında kansız ritüelin bir parçası da liderlik pozisyonlarında kadınların ne kadar eksik kaldığına karşı bir mücadele başlatmamız. Bu sebeple, ritüelin son aşamasında Bondo komünitelerinden veya küçük köy komünitelerinden ayrılmış kadınları davet ediyoruz ve Bondobush diye adlandırdığımız ormanın içerisindeki özel alana o kadınları da dahil ediyoruz. Böylece o kadınlar kendi deneyimlerini aktarabilirler, farklı pozisyonlarda, güç pozisyonlarında, liderlik pozisyonlarında olma deneyimlerini aktarabilirler. Aslında hala daha Bondobush alanını kullanıyor olmamız bize özel ve güvenli bir alan sağlayabilmesi. Kadınlar başlarında onları monitör eden, onları sürekli regüle etmeye çalışan birisi olmadığı zaman çok daha açık ve dürüst bir iletişim kurabiliyorlar. Bu potansiyeli de genç kadınlara aktarmak istiyoruz yani aslında kansız ritüel sadece kadın cinsel organ mutilasyonuna karşı başlattığımız bir mücadele değil; aynı zamanda kadına şiddetin yanında liderlik pozisyonlarında kadınların çok daha az sayıda bulunması, ormanlarımızın tahrip edilmesi ve şu an maruz kaldığımız büyük iklim krizine karşı da mücadeleler yürüttüğümüz bir alan.
Ö.Ö.: Şu anda süremizin aslında sonuna geldik ama son, çok kısa, bir dakika içerisinde yanıt verebilirse; ödül töreninde kendisi bir topluluk radyosu kurmak üzere olduklarından bahsetti, kısaca bize anlatabilirse çok seviniriz.
R.N.T.: Medya, değişim için çok önemli bir araç - hem değişimi yaratabilir, hem de yaratılmış değişimi elimizden alabilir. Bu sebeple bir radyo istasyonu ve bir gazete kurmayı planlıyoruz. Buralardan kendi seslerimizi duyurmak istiyoruz. Sierra Leone'da baskın olan ses, kadın cinsel organ mutilasyonunu destekleyen ses aslında. Biz bu sebeple bizim mücadelemize destek olmuş, mücadele paydaşlarımızı davet ettiğimiz, deneyimlerimizi paylaştığımız ve bizi komünitelerine davet eden, gelmemize izin veren şeflerle de aynı zamanda neden ve nasıl bizimle çalıştıklarını anlatabilecekleri bir alan açmak istiyoruz. Medyanın kuvveti gerçekten çok önemli. Hrant Dink Vakfı da beni bu şekilde buldu - sosyal medya aracılığıyla. Bu yüzden bu gücü kullanmak istiyoruz.
Ö.M.: İzninizle Türkçeye de kendi sorumu da azıcık çevireyim; Rugiatu Neneh Turay’e çok mutlu olduğumuzu, böylesine bir deneyimi bizimle paylaştığı için çok sevindiğimizi söyledim. Bir topluluk radyosunun ne kadar önemli olduğunu dile getirdim. 29 yıldan beri biz de anlatmaya çalışıyoruz, etkileri de oluyor. Haberleşme içinde olalım ve onun yeni mücadelesinden parçaları da tekrar paylaşmak üzere sizi burada görmekten çok mutlu olduğumuzu da sözlerime ekledim.
Ö.Ö.: Evet, bu arada çeviride bize yardımcı olan Cemre Kumla’ya da bir kez daha teşekkür etmiş olalım.
C.K.: Çok teşekkür ederim, sohbete dahil olabildiğim için çok sağ olun.
Ö.Ö.: Teşekkürler.